19 Ekim 2009 Pazartesi

(MALİ;İKTİSADİ;SOSYAL;İDARİ) VERGİLEME İLKELERİ

MALİ; İKTİSADİ; SOSYAL;İDARİ
VERGİLEME İLKELERİ
Vergileme ilkeleri, ayrı ayrı vergilerden veya bir vergi sisteminden beklenen
ekonomik, sosyal ve mali fonksiyonların gerçekleştirilmesi için vergi bileşiminin
oluşturulmasında, tekniğinde ve uygulamasında dikkat edilmesi gereken, uzun
yılların deneyimi sonucu ortaya çıkmış ve/veya iktisadi mali düşünce sistemi içinde
önerilmiş temel unsurlar ve kurallardır .
Vergileme ilkeleri, uyulması gerekli, normatif ilkeler niteliğindedir. Bu nedenle bu
ilkeler "olanı" değil, "olması" gerekeni ifade ederler.
Vergilemenin normatif yönü olarak kabul edilen vergileme ilkeleri her çağa ve her
ülkeye göre değişebilmektedir. Vergileme ilkeleri ülkelerin ekonomik ve sosyal
şartları, teknolojik imkanları, toplumun dünya görüşü ve zihniyeti, hukuk bilincinin
oluşum seviyesi ve kamu hukukunun durumu ile yakından ilgilidir.
Vergileme ilkelerinin nispi bir önemi vardır. Her bir ilkenin önemi ve değeri,
diğerlerinin önem ve değerlerleri ile çok sıkı bir ilişki içindedir. Dolayısıyla vergileme
ilkelerinin her biri tek tek değil, birlikte ele alınır ve değerlendirilir.

A- MALİ VERGİLEME İLKELERİ
Vergilemenin esas amacı kamu hizmetlerinin finansmanını karşılamak üzere
hazineye gelir temin etmektir. Vergilemenin mali amacı, vergiden, optimal hasılanın
sağlanmasıdır.

1-Vergilemede Yeterlilik (Verimlilik) İlkesi
Vergilemenin temel amacı, devletin yeterli gelir sağlayarak kamu harcamalarını
finanse etmesidir. Kamu hizmetlerinin sürekli artışı sonucunda devlet vergisel açıdan
yeni vergiler ihdas etmekte ya da uygulanan vergilerde gelirleri artırıcı yönde
düzenlemeler yapmaktadır . Bu bakımdan, verginin kamu harcamalarını karşılaması için başvurulan bir araç oluşu, onu ilk ve önemli amacı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle vergiye ilişkin tarh ve tahsil giderleri çıktıktan sonra geri kalan kısmın kamu harcamalarını karşılayacak ölçüde olması gerekmektedir.
Vergilemede yeterlilik ilkesiyle ilgili olarak diğer vergileme ilkeleri; “Vergilemede
Genellik İlkesi”, “Vergilemede Tasarruf İlkesi”, “Vergilemeden Kaçınılmazlık İlkesi”,
“Vergilemede Görünmezlik İlkesi”, “Vergileme Nispetlerinde İtidal (Optimumluk)
İlkesi”dir .
Vergilemede genellik ilkesine göre bir vergi sistemi, bütün gelirleri, harcamaları ve
her çeşit serveti vergilendirdiği ölçüde verimli olmaktadır.
Vergilemede iktisadilik ilkesi göre, bir vergi sisteminin meydana getirilişi ve
unsurlarının teknik biçimlendirilmesinde, vergi idaresinin ve bütün mükelleflerin tarh,
tahsil ve kontrolden doğan giderleri, mümkün olduğu ölçüde düşük düzeyde
ayarlanmalıdır .
Vergilemede kaçınılmazlık ilkesine göre, vergi mükelleflerinin vergi kaçırmalarını,
vergiden kaçınmalarını, ödedikleri vergileri fiyat mekanizması ile üçüncü şahıslara
yansıtmaları mümkün olduğu ölçüde azaltılmalıdır .
Vergilemede görünmezlik ilkesine göre vergi, mükellefin gelirini, harcamasını azaltır.
Bu nedenle vergi mükellefinin ödediği vergiyi psikolojik olarak hissetmemesi veya
daha az hissetmesi gerekir. Bu ilkeye göre, vergi oranlarının çok yüksek olmamasına
dikkat edilmesi gerekir.
Vergi nispetlerinde optimumluk ilkesine göre ise, vergi tarifesi nispetinde vergi
hasılatını en çoğa çıkaracak bir nispetin bulunması ve seçilmesi gereklidir. Bu nispet
genellikle en yüksek vergi nispeti değil, vergi hasılatını en yüksek düzeye çıkaran en
uygun vergi nispetidir.

2-Vergilemede Esneklik İlkesi
Wagner, vergilemede esneklik ilkesini "Vergileme, mali ihtiyaçlardaki değişmelere
uyabilecek ve diğer finansman kaynaklarından... karşılanamayan masraf açığını
kapatabilecek unsurları kapsamalıdır" şeklinde açıklamıştır. Bu ilkenin varlığını haklı
kılan nedenler; uzun süreli yapısal etkenler ve kısa süreli konjonktürel etkendir. Bu
etkenler dolayısıyla kamusal ihtiyaçlarda meydana gelen artışların vergilerle otomatik
olarak karşılanması gerekir.
Vergilemede esneklik ilkesine göre, belirli vergilerin veya bir bütün olarak vergi
sisteminin büyüyen kamu harcamalarının finansmanını karşılamaya yetecek kadar
esnek olması gerekir. Ayrıca vergi gelirlerinin ekonomik şartlardaki değişiklikleri yani gerek reel üretim de, gerekse fiyat seviyesinde meydana gelen değişiklikleri yakından izleyebilmesi gerekir. Dolayısıyla uzun süreli yapısal nedenler veya kısa süreli konjonktürel etkenler dolayısıyla meydana gelen kamusal harcamalarındaki artışların, vergiler tarafından otomatik olarak karşılanabilmesi - verginin otomatik esnekliği- önemlidir. Artan kamu harcamalarının mevcut vergilerdeki artışlarla karşılanamaması halinde, vergi oranlarında yapılacak artışlarla hasılatın belli bir düzeye kadar artırılmasının mümkün olduğu durumlarda "müdahaleli esneklik" ortaya çıkmaktadır.

B- İKTİSADİ VERGİLEME İLKELERİ
Vergi yapısı gereği ekonomik bir olaydır. Verginin ekonomideki sermaye birikimi,
kaynak dağılımı, ekonomik gelişme ve gelir bölüşümü üzerinde çeşitli etkiler
oluşturmaması mümkün değildir. Bu etkiler, verginin yapısal özelliği gereği az ya da
çok kendiliğinden oluşabilmekte ve vergi politikası bu etkilerin öncelikle oluşturulması
amacına göre de düzenlenmektedir .
1-Vergilemede Tarafsızlık İlkesi
Vergileme ilkeleri konusunda yapılan tartışmalarda "Vergilemede Tarafsızlık İlkesi"
yüzyıllardan beri çok önemli rol oynamıştır. Bu ilke temel ifadesini "Onları Bulduğun
Gibi Bırak" olarak kabul edilen Edinburg Kuralı’ndan almıştır.Vergilemede tarafsızlık ilkesi, vergi yoluyla rekabete verilebilecek zararların istenmeyen sonuçlarından kaçınma olarak ele alınabilir.
Vergilemede tarafsızlık ilkesine uyum sonucunda, vergileme ile mükellefin nispi
iktisadi-mali durumlarında hiç bir değişiklik olmamalıdır. Vergi sistemi ile ulaşılmak
istenen amacın dışında, kaynakların ekonomide daha verimli kullanılması ve
yönlendirilmesine müdahale edilmemelidir. Bu ilkeyle verginin, mükellefler üzerinde
aşırı bir yük oluşturmaması, sadece ekonomiden soyutlanarak kendi politikası ve
amacı doğrultusunda kullanılması öngörülmektedir.
2-Vergilemede İktisadi Etkinlik İlkesi
Vergilemede iktisadi etkinlik ilkesine göre, reel ulusal gelirin artmasını en fazla teşvik
eden veya en az engelleyen vergi yapısına sahip vergi sistemlerinin etkin olduğu
kabul edilmektedir. Dolayısıyla vergi sisteminin, yüksek ekonomik faaliyet seviyesini
desteklemenin ve teşvik etmenin yanısıra kaynakların en üstün tahsisini de
sağlaması gerekir
Vergilemede ekonomik etkinlik ilkesi ile bir vergi sisteminin, kişi başına üretimin
azamileştirilmesi ve mümkün olan en yüksek kalkınma hızının sağlanmasını
kolaylaştırmak için, bir taraftan aşırı vergi yükünü önleyecek diğer taraftan reel gelir
artışına yararlı ekonomik davranışları teşvik edecek bir niteliğe sahip olması
hedeflenmektedir . Bu ilkeye göre vergilerle iktisadi kalkınmaya elverişli faaliyetler teşvik edilip, verimli olmayan faaliyetler caydırılmalıdır.

C- SOSYAL VERGİLEME İLKELERİ
Sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde bir sosyal politika aracı olarak vergiler
önemlidir. Çağdaş devletlerin vergi sistemleri ve bu sistemlerin vergilemede sosyal
amaçlı vergileme ilkelerine dayalı olarak kabul ettikleri vergilendirme teknikleri gelir
dağılımında eşitsizlikleri törpüleyici yönde etkide bulunmaktadır.
1-Vergilemede Adalet İlkesi
Vergilemede adalet kavramı, normatif bir kavram olup; zamana, mekana, ideolojilere
ve kurumlara göre değişmektedir. Vergilemede adalet, tarihsel süreç içinde değişik
şekillerde değerlendirilmiş, ancak herkes tarafından kabul edilebilir bir şekilde
sınırlarını çizme olanağı hala bulunamamıştır.
Vergilemede adaletin sağlanabilmesi büyük ölçüde, eşit durumdakilerin eşit
muameleye tabi tutulmalarına ve verginin ödeme gücü ile orantılı olmasına, gelir ve
servetlerin belli bir düzen içinde yeniden dağılımının gerçekleştirilmesine bağlıdır.
2-Vergilemede Genellik İlkesi
Vergilemede genellik ilkesine göre, bir ülkede yaşayan herkes, sosyal sınıf farkı
gözetilmeksizin, kendi gelir ve mallarından vergi vermek zorundadır .
Bu nedenle bir ülkede oturan vatandaş ve yabancılarla dışarıda oturmakta beraber
ülke içinde iktisadi faaliyette bulunan veya malı olan herkes vergi ödemek
zorundadır. Bu ilkeyle ülke sınırları içinde yaşayan herkesin vergi yüküne katılması
öngörülmektedir.
Vatandaşlar arasında dil, ırk, cinsiyet, siyasi ve düşünce vb. iktisat dışı ayırımlara
dayanılarak vergilendirilmeye gidilmesi vergilemede genellik ilkesi açısından uygun
değildir. Herkesin vergi ödemek zorunda olması ilkesine rağmen,
hiç bir ülkede bunun tam olarak gerçekleştirilebilme olanağı yoktur. Çünkü herhangi
bir kazanç veya serveti olmayan veya başkasının yardımıyla geçinen kişilerden vergi
alınabilmesi mümkün değildir. Ayrıca ekonomik amaçlarla da yatırımları teşvik için vergi ayrıcalıkları kabul edilir.
3-Vergilemede Eşitlik İlkesi
Vergilemede eşitlik ilkesine göre, bireyler genel vergi yüküne, kendi ödeme güçlerine
göre katılmalıdırlar. Diğer bir ifade ile vergilemede eşitlik ilkesi, mükelleflerin vergi
ödeme güçlerini dikkate almak suretiyle vergilendirilmesidir.
4-Vergilemede Ödeme Gücü (İktidar) İlkesi
19. ve 20. yüzyılda kamu maliyesi teorisyenleri tarafından vergi sistemlerinin ödeme
gücü ilkesine göre yapılandırılması gerektiği önerilmiş ve bu ilkeyle kamu
harcamalarında bireysel fedakarlıkların minimize edilebileceği savunulmuştur.
Vergilemede ödeme gücüne göre vergilendirme, belirli bir karşılık veya fayda göz
önüne alınmaksızın, kamu hizmetleri için her ferdin kendisini ve ailesini geçindirecek
miktarın üstünde sahip olduğu servet ve gelire göre vergi yüküne katılmasını ifade
eder.
Kişilerin vergi ödeme gücünü, yaşama seviyesini gösteren ödeme iktidarının
ölçülmesinde üç kriterden yararlanılmaktadır. Bunlar, sırasıyla gelir, servet ve tüketim
harcamalarıdır. Bu kriterler, vergi yükünün arzu edilen biçimdeki dağıtımı ile
toplumsal maliyetleri dengeli olarak dağıtmak için seçilmişlerdir.
5-Vergilemede Fayda (İstifade) İlkesi
Vergilemede fayda ilkesi Adam Smith ve daha önceki kamu maliyesi teorisyenleri
tarafından vergi sistemlerinin yapılandırılmasında önerilmiş ve kamu maliyesinin ilkel
bir yapıda olduğu dönemlerde kısmen uygulanmış fakat günümüzde uygulama olanı
aşırı derecede sınırlandırılmıştır (Musgrave, Musgrave,1959:147).
Vergilemede fayda ilkesine göre, kişilerin devlet hizmetlerine katılmaları, kamu
hizmetlerinden yararlanmaları ile orantılı olmalıdır (Bulutoğlu, 1988:417). Bu ilkeye
göre vergiler insanlar arasında herkese açık şekilde sağlanan mal ve hizmetlerden
elde ettikleri faydalar ile ilişkili olarak paylaştırılmalıdır. Fayda ilkesi, aynı seviyeden
kamu hizmetlerinden yararlanan insanların aynı miktarda vergi ödemesi (Yatay
Eşitlik), farklı düzeylerde hizmetten yararlananların daha fazla düzeyde vergi
ödemesi (Dikey Eşitlik) halinde gerçekleşebilir. Bu kurama göre, hizmetten hiç
yararlanmayanlar, söz konusu hizmetin sağlanması için ihtiyaç duyulan vergiden
muaf olmalıdırlar.
Verginin günümüzdeki bazı niteliklerine aykırı bir görünüm taşıyan bu yaklaşıma
göre, kişilerin kamu hizmetlerinden yararlanma seviyesi dikkate alınarak vergi
uygulaması veya bedel alınması yoluna gidilecektir. Vergilemede fayda ilkesi, kamu faaliyetlerinde harçlar, şerefiyeler, resimler gibi kamu gelirlerinde belirli ölçülerde
uygulanabilmektedir.
D- İDARİ VERGİLEME İLKELERİ
İdari amaçlı vergileme ilkeleri, vergi yasalarında yükümlüye sağlanması gerekli
kolaylıklar ve vergisinin tahsilini kolaylaştırıcı nitelikteki ilkelerden oluşmaktadır.

1-Vergilemede Belirlilik İlkesi
Vergilemede belirlilik ilkesi, ödenmesi gereken vergi miktarının, zamanının ve ödeme
biçiminin kesin ve açık olarak yükümlü tarafından bilinmesi gerektiğini belirtir. Vergi
yasalarında verginin matrahının, tarifesinin, ödeme zamanlarının ve ödeme
biçimlerinin en uyun biçimde belirlenmesi yoluyla bu ilkeye uyulmuş olur. Ödenmesi
gereken verginin özellikle miktarının belirli olmaması, vergi yükümlülerini sürekli bir
belirsizlik içinde bırakarak ekonomik koşullarını düzenleyememeleri sonucunu doğurabilecektir. Böyle bir durum, vergi yükümlülerinin vergiye karşı tepki duymalarını ve dolayısıyla kamu otoritesine olan güvenlerinin sarsılması sonucunu
da doğuracaktır.
2-Vergilemede Tasarruf İlkesi
Vergilemede tasarruf ilkesine göre, verginin devlete olan maliyeti mümkün
olabildiğince düşük olmalıdır. Verginin devlete olan maliyeti deyimi ile, sadece
verginin tarh ve tahsil giderleri anlaşılmamalı buna vergilerle ilgili uyuşmazlıkların
giderleri de eklenmelidir. Hatta, yükümlülerin vergileme dolayısıyla katlandıkları
defter tutma, müşavirlik hizmetleri vb. giderlerinin de bu bağlamda ele alınması
gerekmektedir.
3-Vergilemede Kolaylık İlkesi
Vergilemede kolaylık ilkesi diğer vergileme ilkelerini de kapsayan daha geniş ve
gerçekten de önemli bir vergileme ilkesidir. Bu ilkeye göre, vergilemede ödeme
zamanları, ödeme yeri, ödeme şekli ve ödenecek tutar kesin ve belirli olmalıdır.
Ayrıca düzenlemeleri mükellefler tarafından kolayca anlaşılabilecek ve
uygulanabilecek biçimde hazırlanmalıdır. Vergilerini ödemede maddi zorluklarla
karşılaşan bazı mükelleflerin vergi borçlarının tecili, hatta bazı nedenlerden dolayı
vergi borçlarını ödeyemeyecek duruma düşenlerin vergi borçlarının terkin edilmesi de
bu ilke gereğidir.
4-Vergilemede Açıklık İlkesi
Vergi yasaları açık bir dille ve herkesçe anlaşılabilecek bir biçimde düzenlenmelidir.
Vergi yasalarını bir yerde diğer yasalardan farklılaştıran nedenlerden biri de
genellikle her vatandaşın doğumundan ölümüne kadar bu yasalardan bir veya
birkaçının yükümlülük alanına girmesidir. Bunun için, vergi yasalarının sade
vatandaşın anlayabileceği bir dille yazılması önemlidir. Vergi yasalarının anlaşılması
güç ve belirsiz bir biçimde düzenlenmesi sadece vatandaşı zor durumda bırakması
yönünden ele alınmamalıdır. Vatandaşın böyle bir yasaya karşı göstereceği tepki onu
vergi kaçırmaya veya vergiden kaçınmaya itecek, vergi yönetimini ile vatandaş
arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar vergi yargı organlarını yıllarca oyalayacak,
devlet vergi alacağını zamanında tahsil edemeyecek dolayısıyla da verginin maliyeti
yükselecektir .

5-Vergilemede Kanunilik İlkesi
Vergilemede kanunilik ilkesine göre, çağdaş demokratik ülkelerde güçler ayrılığı ilkesi
çerçevesinde vergilemede yetki yasama organına aittir. Bu ilkeye göre "temelsiz vergi
olmaz" anlayışı benimsenmekte ve ilkenin özünde de vergi yükümlülerinin yasama
organında temsil edildikleri düşünce bulunmaktadır (Tosuner, Yereli,1997:327).
Vergilemede kanunilik ilkesi, vergilere ilişkin düzenlemelerin gerek şekli gerek maddi
anlamda kanunla yapılmasını gerektirmektedir.
Vergilemede kanunilik ilkesine göre vergi, mevzuata uygun ve doğru olarak
alınmalıdır. Kanuna aykırı olarak alınan bir vergi bir yandan vergilerin kanuniliği
ilkesini ihlal ederken aynı zamanda, özdeş veya benzer durumda olanlara farklı işlem
sonucu farklı vergi alınmasını sonucunu oluşturduğundan vergilemede eşitlik ilkesi
zedelenmiş olmaktadır.
6-Vergilemede İstikrarlılık İlkesi
Vergilemede istikrarlılık ilkesine göre, vergi kanunlarının tarh ve tahsil işlemlerini
ilgilendiren hükümleri ile vergi nispetleri mümkün olduğu ölçüde az değiştirilmelidir.
Bu ilkeye göre, vergi kanunları ve vergi yönetmeliklerinde yer alan hükümler ile
tarifeyle ilişkili olmayan bütün vergi hukuku normlarının sadece, büyük zaman
aralıkları ve mümkün olduğu kadar genel nitelikteki sistemli vergi reformları
çerçevesinde değiştirilmesi gerekir. Bu ilke, vergi kanun ve düzenleyici işlemlerin
çıkarıldıktan sonra bir daha hiç değiştirilmemesi olmayıp, aksine yeri geldiğinde belirli
bir program çerçevesinde değişiklikler yapılabilmesini öngörmektedir.
7-Vergi Tedbirlerinin Tutarlılığı ve Sistematik Bütünlüğü İlkesi
Vergi sistemlerindeki tutarsızlıklar, sistemin rasyonalitesini ve hakkaniyete uygun
oluşunu tehlikeye düşürebilmektedir. Vergi sistematiği, bir verginin konulması
sırasında vergi konusunda mevcut hükümlerin birbirleriyle uyum halinde
bulunmasını, kanun maddeleri arasında çelişkilerin bulunmamasını ifade eder.
Vergilerin birbirleriyle uyumlu olması ve birbirlerini tamamlaması, bir vergi kanununun
konusuna giren bir işlemin, başka bir vergi kanunu ile vergi dışında tutulmaması, yani
bir bütünlük oluşturması öngörülür. Aksi halde, vergiden kaçınma ve benzeri yollarla
vergide etkinliği azaltan durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle
vergilerin bileşimi çeşitli hedeflere göre düzenlenmiş bir bütün oluşturmalı, çeşitli
vergi tedbirleri arasında çelişkiler ortaya çıkmamalıdır. Ayrıca vergilere belirli bir biçim
vermede bir yandan matrahın seçimi, diğer yandan da vergi tarifesinin yapısı ve
yüksekliği, objektif ve/veya sübjektif vergi mükellefiyetindeki istisnalar vb. üzerinde
durulması gerekmektedir.
8-Vergi Tedbirlerinin Uygulanabilirliği İlkesi
Bu ilkeye göre, vergi sistemi bir bütünlük içinde şekillendirilmeli, alınan vergi tedbirleri
ve bunların amaçları normal bir vatandaşın anlayışına ve politik eğilimlerine, aynı
zamanda verginin uygulanmasında tarh, tahsil ve kontrol görevini yapacak
kurumların kapasitelerine uygun olmalıdır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Teşekkürler